4 Haziran 2012 Pazartesi

Stonehenge'i Kim Dikti?


     Mısır'ın piramitleri, Yunanistan'ın Parthenon'u, Roma'nın Colleseum'u hep büyük uygarlıkların, firavun ve filozofların, imparator ve kahramanlarının imgelerini akla getirirler.  Stonehenge insanda böyle bir izlenim uyandırmaz.

17 Nisan 2012 Salı

Neandertaller Atamız mıydı?

   
        1856 Ağustosunda bir gün, kuzeybatı Almanya'da Neander Vadisi'ndeki bir taş ocağında, bir işçi kireçtaşı içinde mağara ayısına ait olabileceğini düşündüğü bazı kemikler buldu. Bulduklarını o yörede öğretmenlik yapan, doğa tarihine meraklı Johann Fuhlrott'a göstermek için bir kenara ayırdı.
Fuhlrott, ayı kemiklerinden çok daha önemli bir olayla karşı karşıya olduğunu hemen kavradı. Kafatası hemen hemen bir insanın kafatası boyutlarındaydı ama farklı bir biçime sahipti, alnı daha basıktı. Gözlerin üzerinde kemik çıkıntısı vardı, geniş basık bir burun, iri ön dişler ve eğik bir sırt görülüyordu. Bulunan kemiklere bakılırsa, onların sahibi olan yaratık, normal insanlardan daha kısa, bodur ve çok daha güçlüydü ama yine de bu kemikler bir insan iskeletini andırıyordu. Fuhlrott, kemiklerin çok eski jeolojik tortuların arasında bulunmuş olmasının, onları daha da önemli kıldığını anlamıştı.

1 Nisan 2012 Pazar

önsöz

        
        İçinde yaşadığımız ortamda, yaşlı dünyamızın tarihinden, uzayın derinliklerinden, doğaüstü güçlerden ve yeryüzünü paylaştığımız diğer canlılardan kaynaklanan birçok cevapsız soru yüzyıllardır insanoğlunun zihnini kurcalamaktadır. Sözkonusu sorularla ilgili olarak, bunların ilk ortaya atıldığı çağlardan başlamak üzere birçok araştırmacı incelemeler yaparak fikirlerini ortaya koymuş, ilgili otoritelerce sayısız resmi açıklamalar yapılmış, bazıları için özel inceleme ekipleri ile projeler başlatılmış ve bu sorular hakkında çok sayıda roman, makale, gazete veya dergi haberleri kaleme alınmıştır. Ancak genellikle, bunlardan bazıları gerçeklere uygun olduğu halde pek dikkate alınmamış, tersine, gerçeğe aykırı deliller içeren, yanlış yönlendirici ifadeler bulunan, spekülatif amaçlı olan anlatımlar ise zaman zaman dünya çapında tartışmalara yol açmıştır. Tabiidir ki bilhassa spekülatif yorumların, insanoğlunun doğaüstüne olan merakı sebebiyle ilgi görmesi, birçok kişiyi bazı delilleri görmezden gelerek, bazı gerçekleri de bile bile çarpıtarak alabildiğince olağanüstü teoriler kurmaya itmiştir. Halbuki konuyla ilgili bütün gerçekler ortaya konulduğunda mantıklı bir yaklaşımla fenomenlerin ve soruların bir çoğu açıklanabilmektedir. Fakat bu arada gerçekten hiçbir şekilde açıklanamayan olayların da olduğunu kabul etmek zorundayız.